TEVMOT

Yeşil Dönüşüm Destek Programı

Gürsu Sezen Torun

TEVMOT Proje Koordinatörü
T.C. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı
Stratejik Araştırmalar ve Verimlilik Genel Müdürlüğü

Gürsu Sezen Torun - Sanayi ve Teknoloji Uzmanı

İklim Değişiyor mu?

Sanayi devrimini takiben insanoğlunun doğa ile kurduğu ilişkinin iklim değişikliğine neden olduğu bilimsel olarak kabul edilen bir gerçektir. Hükümetler Arası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) tarafından hazırlanan rapora göre; insan faaliyetleri atmosferi, okyanusu ve toprağı ısıtmakta; dolayısıyla, atmosfer, okyanus, kriyosfer ve biyosferde yaygın ve hızlı değişimler yaşanmaktadır (IPCC, 2021). Şekil 1’deki grafikte de görüldüğü üzere küresel yüzey sıcaklığı kendisinden önceki yıllara göre artmakta olup, insan faaliyetlerinin özellikle 1950’li yıllardan itibaren bu artışa etkisi yüksektir.

Küresel sıcaklığın artması beraberinde insan hayatını etkileyecek çeşitli iklim olaylarına da neden olmaktadır. İklim değişikliğinin en somut göstergeleri su kaynaklarının ve biyolojik çeşitliliğin azalması, kuraklık ve sel gibi aşırı hava olaylarıdır (URL1). 2022’de Acil Olay Veritabanı (EM-DAT), dünya çapında 30.704 can kaybı ve 185 milyon kişiyi etkileyen 387 doğal tehlike ve afet kaydederek, söz konusu tehlike ve afetlerden kaynaklı ekonomik kayıpların 223,8 milyar ABD doları civarında olduğunu belirtti (URL2, 2023).

Deloitte’un Küresel Dönüm Noktası Raporu’na göre, küresel liderler net-sıfır geçişinde sistematik bir yolda birleşmedikçe, kontrol edilmeyen iklim değişikliğinin önümüzdeki 50 yıl içinde küresel ekonomiye 178 trilyon ABD dolarına mal olabileceğini ortaya koyuyor (URL3, 2022). Dolayısıyla, iklim olaylarının çevresel ve sosyal etkilerinin yanında ekonomik etkileri de oldukça yüksek ve hissedilir düzeydedir.

Dünyanın Biyolojik Kapasitesi Aşıldı mı?

Küresel Ayakizi Ağı dünyanın sınırlı kaynakları konusunda farkındalığı artırmak için her yıl ocak ayında ulusal ayakizinin biyolojik kapasiteye oranlanmasıyla, Dünya Aşma Günü’nü belirler (URL4, 2023). Dünya Aşma Günü, gezegenimizde yıl boyunca kullanılacak kaynakların tüketildiği gün anlamına gelmektedir. Dolayısıyla, insan aktivitesinin ve tüketiminin doğa ve doğal kaynaklar üzerindeki etkisini göstermesi bakımından önemli bir veridir. Şekil 2’de ülkelerin küresel kaynakları tüketme günleri verilmektedir. Buna göre kaynak tüketimi ülkeler arasında eşitsiz olmakla birlikte, ülkelerin farklı tüketim alışkanlıkları olduğu için aşma günleri de farklılık göstermektedir. Türkiye’nin aşma günü ortalama olarak 22 Haziran’a denk gelmektedir.

İklim Haber ve KONDA Araştırma, Türkiye kamuoyunun iklim değişikliği algısını ölçmek ve giderek derinleşen iklim krizi hakkındaki görüşlerini öğrenmek için 2018’den bu yana her yıl tekrar ettiği “Türkiye’de İklim Değişikliği Algısı ve Enerji Tercihleri 2022” çalışmasını bu yıl daha kapsamlı gerçekleştirerek, toplumun %83’ünün iklim değişikliği için endişeli olduğu sonucuna ulaştı (URL5, 2023). Bu oran, beş yıldır yapılan araştırmalardaki en yüksek endişe düzeyini göstermektedir.

Hangi Adımlar Atıldı?

İklim değişikliğinin olumsuz etkileri ve gezegenimizin geleceğine ve sürdürülebilirliğine ilişkin ciddi risklerin artarak büyümesi, birçok ülkeyi yeşil dönüşüm alanında somut adımlar atmaya yönlendirmiştir. 1970’lerden sonra somut adımlar atılmaya başlanmış olmakla birlikte, bu adımların dönüm noktası Paris İklim Anlaşması’dır. 2015 yılında imzalanmış olan ve 196 ülkenin taraf olduğu Anlaşma, endüstriyelleşme öncesi döneme kıyasla küresel sıcaklık artışının mümkünse 1,5°C seviyesinde tutulmasını hedeflemektedir. Türkiye, “2053 net sıfır emisyon hedefi”ni açıklayarak 2021 yılında Paris Anlaşması’na taraf olmuştur. 2022 yılında ise COP-27 Zirvesi’nde 2030 yılı için daha önce %21 olan emisyon azaltım hedefini %41’e yükselterek 2038 yılını pik yılı olarak belirlemiştir (Türkiye Cumhuriyeti Güncellenmiş Birinci Ulusal Katkı Beyanı, 2022).

İklim değişikliğiyle mücadelede öncü bir rol üstlenmeyi hedefleyen Avrupa Birliği (AB) 2019 yılında Avrupa Yeşil Mutabakatı (AYM)’nı açıklamıştır. AB, Mutabakatı ile 2050 yılında ilk iklim-nötr kıta olma hedefini ortaya koyarken; aynı zamanda sanayisinin dönüşümünü gerektiren yeni bir büyüme stratejisi benimseyeceğini ve tüm politikalarını iklim değişikliği ekseninde yeniden şekillendireceğini açıklamıştır (Ticaret Bakanlığı, 2021).

AB, Sınırda Karbon Düzenlemesi Mekanizması (SKDM) ile hem birliğin sınırları içerisinde hem de küresel düzeyde sera gazı emisyonlarını azaltmayı ve karbon kaçağını engellemeyi hedeflemektedir. Böylece, SKDM ile AB küresel sera gazı azaltım hedefinin ticaret paydaşlarınca da benimsenmesini zorunlu kılmayı amaçlamaktadır. Bir diğer ifadeyle, AB’ye ihraç edilen üretim AB sınırları içinde yapılsaydı katlanılacak karbon maliyetinin AB sınırında vergilendirilmesidir (TÜSİAD, 2020).

En büyük ticaret ortağı (Türkiye ihracatının %41’i AB’ye, ithalatın %26’sı AB’den) AB olan ülkemiz için AYM’ye uyum sağlamak kaçınılmaz bir zorunluluk haline gelmiştir. Bu doğrultuda; ülkemizin tüm politika alanlarında yeşil dönüşümünü hedefleyen bir yol haritası niteliğindeki Yeşil Mutabakat Eylem Planı’na ilişkin Cumhurbaşkanlığı Genelgesi, 16 Temmuz 2021 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanmıştır (URL6, 2021).

Bakanlığımız Stratejik Araştırmalar ve Verimlilik Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanan “Yeşil Mutabakat Düzenlemelerinin Seçilmiş Sektörlere Olası Etkileri (2022)” çalışmasına göre, SKDM’ye geçiş ile birlikte Kapsam 1’de (üretimin yapıldığı fabrika/sektör düzeyindeki doğrudan üreticinin sorumluluğu olarak görülen emisyonlar) belirlenmiş olan demir çelik, çimento, alüminyum, elektrik ve gübre ile ilgili sektörlerde, AB’ye yapılan ihracatta %20’lik bir daralma olması varsayımı doğrultusunda hesaplamalar yapılmıştır. Buna göre, 13,8 Milyar TL doğrudan ve 8,2 Milyar TL dolaylı olmak üzere toplam 22 Milyar TL daralma olacağı tahmin edilmiştir (Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, 2022).

TÜİK tarafından 2023’te yayımlanan “Sera Gazı Emisyon İstatistikleri”ne göre, 2021 yılı toplam sera gazı emisyonu bir önceki yıla göre %7,7 artarak 564,4 milyon ton (Mt) CO2 eşdeğeri (eşd.) olarak hesaplanmıştır. 2021 yılındaki bu artış, 1996, 2000 ve 2007 yıllarının ardından en yüksek dördüncü artış olarak kayıtlara geçmiştir. 1990-2021 yılları arasında Türkiye’de seragazı emisyonların CO2 eşdeğerine göre 1996 yılında bir önceki yıla göre %7,79, 2000 yılında bir önceki yıla göre %7,61 ve 2007 yılında bir önceki yıla göre %9,41 artmıştır. Mevcut artış eğilimlerinin devam etmesi halinde 2030 yılına gelindiğinde toplam emisyon miktarının 1,12 milyar ton CO2 eşdeğeri olacağı tahmin edilmektedir. Türkiye’nin 2030 emisyon hedefine ulaşabilmesi durumunda bu düzey 695 milyon ton CO2 eşdeğerine indirilmiş olacaktır (TÜİK, Sera Gazı Emisyon İstatistikleri, 1990-2021).

Yeşil Dönüşüm Destek Programı

Tüm bu gelişmeler ve ülkemizin de taraf olduğu uluslararası düzenlemeler doğrultusunda karbon ayak izini azaltma konusundaki taahhütler, al-yap-tüket-at şekline dayalı doğrusal ekonomi modeline alternatif olarak, döngüsel modele geçilmesini zorunlu kılmakta olup, bu süreçte sanayide yeşil dönüşüm uygulamalarına ihtiyaç duyulmaktadır.

20 Nisan 2023 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanan 7108 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı çerçevesinde; 3305 Sayılı Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkında Karar’ın 2 nci maddesinin birinci fıkrası (ö) bendine eklenen “Yeşil Dönüşüm Destek Programı: Döngüsel ekonomi yaklaşımıyla uyumlu, doğal kaynakları koruyan, iklim ve sürdürülebilirlik hedeflerine katkı sağlayan, kaynak verimli ve düşük karbonlu üretimi amaçlayan yatırımların desteklenmesine yönelik olarak, Bakanlık tarafından belirlenecek uygulama usul ve esasları kapsamında Stratejik Araştırmalar ve Verimlilik Genel Müdürlüğünce yürütülecek olan destek programı” tanımı uyarınca Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Stratejik Araştırmalar ve Verimlilik Genel Müdürlüğü tarafından Yeşil Dönüşüm Destek Programı yürütülecektir (URL7, 2023). Bu Karar kapsamında tanımlanan yetki çerçevesinde, destek programının uygulama usul ve esaslarını belirleyen Yeşil Dönüşüm Destek Programı Uygulama Esasları Tebliği Taslağı hazırlanmaktadır. Program, yeşil dönüşümü tüm boyutları ile ele alarak küçük ve büyük ölçekli tüm sanayi işletmelerini kapsayacaktır.

Program aracılığıyla sanayi tesislerinin yeşil dönüşümüne yönelik yapılacak iyileştirmeler, 3305 Sayılı Yatırımlarda Devlet Yardımları Hakkında Karar’ın Öncelikli Yatırımlar uygulaması çerçevesinde yatırım teşvik sistemi kapsamında desteklenecektir. Öncelikli Yatırımlar uygulaması çerçevesinde yapılan yatırımlara 5. Bölge destekleri kapsamında; KDV istisnası, gümrük vergisi muafiyeti, vergi indirimi (%40 yatırıma katkı oranı, %80 vergi indirimi oranı), sigorta primi işveren hissesi desteği ile faiz veya kâr payı desteği (1,4 milyon TL’ye kadar) sağlanacaktır (URL8, 2012). Desteklenecek yatırımlar; doğrudan üretim tesisiyle sınırlı kalmak kaydıyla, yeşil dönüşüm uygulamalarına yönelik olarak yapılacak arazi-arsa alımı, bina-inşaat harcaması, makine, teçhizat, teknoloji, yazılım ve donanım ile ölçüm, etüt, test ve danışmanlık hizmetlerini içerebilecektir.

Program kapsamında, sanayinin yeşil dönüşümüne yönelik enerji verimliliğinin artırılması, sera gazı emisyonlarının önlenmesi, hammadde verimliliğinin artırılması ve atıkların azaltılması gibi uygulamalara öncelik verilecektir. Böylelikle Programın, imalat sanayinin yeşil dönüşümünün sağlanmasına ve ülkemizin 2053 net sıfır emisyon hedefine ulaşmasına katkı sağlayacağı değerlendirilmektedir.

Kaynakça